3 Ağustos 2012 Cuma

Maria Holic


Lise ikinci sınıfa giden Kanako adında bir kız, kızların gittiği bir okula yazılır. Kanako, erkeklerden nefret etmektedir. Hatta bir erkek kendisine dokunursa kurdeşen döker. Kız okuluna yazılmaktaki amacı, yuri eşini bulmaktır. Birçok güzel kızla karşılarşır. Fakat bunlardan birinin, Maria'nın, bir sırrını öğrenir. Maria aslında kız kılığına girmiş bir erkektir.

Öhm, şimdi yorumlarıma geleyim. Kanako'nun kızlara karşı olan tutumunda kendimi gördüm. Maria'da ciddi bir kişilik bölünmesi var. Hizmetçi kız favorim. HER YERDE GÜZEL KIZLAR VAR KYAAAAAA~~!!

Yurt müdiresi, kedi kulaklı tanrı beni her bölümde güldürdü. Hatta direk her bölümde güldüm. Konusu yuri olarak geçmesine rağmen komedi ağırlıklı. ayrıca kapanış şarkısı da çok şeker *-*

Kapanış şarkısı, Kimi ni Mune Kyun:


2 Ağustos 2012 Perşembe

Koizora


Sevgili takipçilerim, bu yazıyı ağlayarak yazıyorum şu an. *gözlerini siler* Dram sevenler için kesinlikle izlenmesi gereken bir film. Baya baya ağlattı. Ben de çok sulugözüm ortaya çıkan sonuç bu yani elimde değil T^T

Lisede tanışan bir çiftin hikayesi. Konu çok hızlı ilerliyor *türk filmi tadında evet* ilerisi kolayca tahmin edilebiliyor ama değer. Gerçekten değer T^T söyleyecek pek bir şeyim yok. Konuya başlarsam yer yer söverek yer yer ağlayarak tüm konuyu dökerim buraya biliyorsunuz. O yüzden tutuyorum kendimi. Mükemmeldi T^T *bkz: 363486843 yaşına gelip 500 kere izlediği türk filmine hala gülebilen yaşlı teyze*

Benden bu kadar. Yüzümü yıkamaya gidiyorum ben.

31 Temmuz 2012 Salı

Avatar: The Legend of Korra


Aang'in Ateş Krallığı ile olan savaşının üstünden onlarca yıl geçmiş. Katara yaşlanmış buruş buruş olmuş, Aang ölmüş, Zuko ve Toph'un nerede olduğu gösterilmedi ama ya ölmüşlerdir ya da epey yaşlanmışlardır. Aang ve Katara'nın çocukları, hatta torunları var. Toph'un kızı şehrin polisiye kısmını yönetiyor. Aang'in oğlu ise tüm ulusların birlikte yaşadığı Cumhuriyet Şehri'nin konseyinin bir üyesi.

Avatar Korra, çocuk yaşta (tahminen 3-4) 3 elementi gelişigüzel de olsa bükebiliyordu. Aşırı enerjik, her şeye atlayan ve korkusuz bir kız Korra. Avatar olduğu belirlendikten sonra eğitime başlıyor ve 3 elementte ustalaşıyor. Su, ateş ve toprak. Ateş sınavını da geçtikten sonra Cumhuriyet Şehri'ne, Aang'in oğlu Tenzin'den hava bükmeyi öğrenmek için gidiyor. Fakat Cumhuriyet Şehri'nde doğru gitmeyen bir şeyler var. Avatar'ın duruma el atması gerek.

Sürükleyici bir hikayesi (Avatar'ın önceki serilerinde olduğu gibi) güldürürken duygulandırabilen bir yapısı var. Gayet de hoş :3

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Uta no Prince-Sama


Harem (erkek haremi!!), okul ve müzik konulu bir anime. Müzik eğitimi veren çok ünlü ve muhteşem bir okulda, çok farklı insanların birbirleriyle tanışmasını anlatıyor. Başroldeki Haruka Nanami (kendisinin gözbebekleri yeşil olur.Aşağıya fotoğrafını koyacağım) küçüklüğünde çok zayıf bedeni olan bir kız. Büyükannesinin yanında dağda bayırda Heidi gibi büyümüş. Piyano çalmayı öğrenmiş. her zaman ailesi müziğe yeteneği olduğunu düşünmüş ama zayıf sağlığı yüzünden onu müzik okuluna yollamaya çekinmişler. Bir gün Haru-chan, şehre gittiğinde o kadar gürültüye dayanamamış. Kendini kaybetmek üzereyken bir ses duymuş... Hayato-sama'sının sesi. O gün, Hayato-sama için beste yapmak Haru-chan'ın en büyük hayali olmuş. bu yüzden müzik okuluna yazılmış. Hikaye burada başlıyor. Birsürü arkadaş ediniyor ve mükemmel bir grup kuruyorlar. Tabi birçok sorunla da karşılaşılıyor.

Sürükleyici bir konuya sahip ilik gibi erkekler barındıran bir anime. Kızların bi solukta izleyeceğinden şüphem yok ama erkeklerin geneli için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Sen percent love <3

Cecil Aijima. Asıl prens.

 
 Masato Hijirikawa

Otoya Ittoki 


Natsuki Shinomiya

Ichinose Tokiya (namı diğer Hayato)

Ren Jinguuji

Syo Kurusu

Bu hatun da tüm bu yakışıklıları çeken sevimli kız. Gözleri çok tuhaf ama güzel yani bence v.v Haruka Nanami.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

My Sister, My Love


BAŞROLDE MATSUMOTO JUN VAR! NASI İZLEMEDİM BEN BUNU!!!

Huh sakinim. Geç oldu güç olmadı. Amatörce çekilmiş bir filmdi ondan izlememişimdir belki v.v 

İkizlerin aşkını anlatan bir film. İkizlerden biri Matsumoto diğeri de ne idüğü belirsiz kız (bkz: kıza gıcık). Konusu bu kadar yani. Daha ne bekliyodunuz mis gibi konu. Gayet de gerçekçi ve duygusaldı. Çok sevdim ben ki, iki kere izlediğim sahneler oldu v.v (bkz: janken sahnesi) izlerken sürekli aklıma Flowers of Evil geldi T.T bi kat daha duygulandım.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kanojo no Tadashii Asobikata


Bir japon filmi. Tahminen 7-8 yaşlarındaki bir kız ve bir oğlan, kızın isteği üzerine bir oyuna başlıyorlar. Kız prenses, oğlan onun hizmetkârı. Eğer kimse keşfetmezse sonsuza kadar sürecek bir oyun...

Kızda tam bir prenses havası var. Var yani. Çocuğa yaptırmadığı şey kalmıyor. Köle gibi kullanıyor ki...aah zaten öyleydi değil mi >.<' çocuk da hiç şikayetçi olmuyor. Kız, erkeklerle buluşmalara gidiyor. Asıl oğlan, kızı takip edip bekliyor...

Filmi izlerken kendimle ilgili bir şey farkettim. Kıza uyuz oldum, "deşilir bu" dedim. Ama kızdan farklı bir yanım da yok yani ._. ne adi bi insanım ben ya deşilirim ben. Evet bunalıma girdim ben yine... Bunu da niye buraya yazdıysam. Öeğ *beyni sulanır*






Japon erkekleri de pek yakışıklı oluyor yahu.

Diablo 3. Kitap - Gölge Krallığı


Bu kitapla birlikte Diablo Üçlemesi'ni bitirmiş bulunuyorum. A.Knaak yazmış son kitabı. Sırf yazarına güvenerek bile alınabilir ki, Diablo yani. Her türlü okunur bu kitap. Yine böyle güzel bir seri için hazırlanan dandik kapak resmini kınıyorum. Koskoca 3 kitabın hepsinin hapağı da afedersiniz b*k gibiydi. Kapağına bakıp karar vermemek lazım tabi.

Kitabın konusu eski br şehirle ilgili. Ureh adında bir şehir, yüzyıllar önce dünyada çok önemli bir konuma sahipmiş. Fakat şehir birden yeryüzünden silinmiş. İnsanlar aniden ortadan kaybolmuş ve binalar da zamanla yıpranmış. Efsanelere göre şehir, başmelek tarafından cennete kabul edilmiş. Cennette altına ve mücevherlere ihtiyaç olmadığı ve bunalrı geride bıraktıkları, dolayısıyla Ureh'in büyük bir hazine barındırdığı söylentileri yayılmış. manyak bir vizjerei ve kiraladığı askerler zorlu yollardan geçerek Ureh'e ulaşıyorlar ve yıkık dökük bir harabeler topluluğuyla karşılaşıyorlar. Ama Ureh'in varlık ve yokluk arasına sıkışmış bir şehir olduğunu, Diablo'nun insanlarını kandırarak zombilere çevirdiği bir şehir olan Ureh'te yaşayarak öğreniyorlar. 

Kitabın en sevdiğim kısmı psikolojiyi cidden etkilemesi ki ben kitapları aralıksız okuyan biriyimdir. Bir kitaba başladığım zaman psikopatlık derecesinde hızlı okurum. O bitmeden uyuyamam. tamam böyle söyleyince manyak ve takıntılı geliyor olabilir kulağa ama o şekilde kitapları daha gerçekçi yaşıyorsunuz. Kendinizi Ureh'te hissetmenizi sağlıyor zaten Knaak da.  Ya bu şekilde okuduğum için gerçekten çok etkilendim, ya da gerçekten çok etkileyiciydi. Hiçbir yerde heyecanının dozu azalmadı. Baştan sona çok iyiydi. 

Bir de.. Necromancerlara bir kere daha aşık oldum. Rathma'nın müritleri~ Kya~