24 Haziran 2012 Pazar

Diablo 1-2

Diablo 1-2 dediysem oyunlarından bahsetmiyorum. İkinci kitabı az önce bitirdim ve bir yazı yazmam gerektiğini düşündüm.
 

İlk kitap: Bartuc'un Mirası. kitabı elime ilk aldığımdan beri "Bartu'nun Mirası" olarak okuyorum. Nedenini çözebilmiş değilim takıntı oldu galiba ama Bartu diye tanıdığım da yok ki benim. Çok tuhaf. Herneyse kapak resmi çok dandik, tasarım kötü ve serinin tüm kitapları böyle. Koskoca Diablo Serisi'ne daha fazla önem verilmeliydi tasarım açısından bence.

Knaak'ın yazdığı kitapları çok seviyorum ben. Adam iyi yazıyor, sürüklüyor, ilk sayfadan kaptırıyorsunuz kendinizi. "OOOOHAA Noluyoruz lan?" dediğim çok bölümü oldu bu kitabın.

Konusu şöyle efenim hemen değineyim biraz. (söz veriyorum bu sefer kitabı tamamen anlatmayacağım valla bak) Bartu diye bi adam var ve tam anlamıyla psikopatın teki. "YEEEEEAAAH TAPIN BANA SALAK İBLİSLER ÇÜNKÜ BEN ÇOK GÜÇLÜYÜÜÜM" diyen bir adam. Yani öyle demiyor ama öyle davranıyor anladınız siz. Bir şekilde, artık tesadüf mü dersiniz yanlışlık mı dersiniz bilemem, Bartucan ölüyor ve büyülü zırhı (zırh, Bartucan ile bütünleşmiş durumda) bir yere miğferi ise başka bir yere götürülüyor. Bir gün hazine avına çıkan üç adam istemeden Bartucan'ın zırhını buluyor. Zırh, içlerinden birine tam anlamıyla yapışarak adamı kontrolüne alıyor ve miğferi aramaya çıkıyor. Ama miğfer de o sıralarda başka bir adamın eline geçiyor: güçlü ve daha fazla güç isteyen bir adamın eline. Burada kendimi durdurmam gerek sanırım. Devam edersem feci spoiler vereceğim çünkü ._. En sevdiğim karakter KARA NIGHTSHADOW! Bir necromancer ama artık gözümün önünde nasıl canlandırdıysam tapıyorum resmen hatuna o.o


İkinci kitap: Siyah Yol. Bu kitap ilkine göre berbattı. Kitabın sonlarına doğru falan bağlanabildim ancak. Okuyasım gelmedi. "Of yine uyuz uyuz ilerleyecek. Biraz hareket falan gelse yahu yok mu şöyle güzel bir karakter?" diyerek okudum. Güzel karakter yoktu. Hikayenin tırt kısımları vardı. Cholik'i hiç sevmedim. her ne kadar gençleştirilmiş de olsa gözümde hep kambur, her tarafı sarkmış, uyurken dişlerini bir bardağın içindeki suya bırakan yaşlı bir adam olarak canlandı. Kahramanımız Darrick Lang, tam bir tırt kahraman. "Onun yerinde olacaktım var yaaaa..." diye çok geçirdim içimden. Her ne kadar uyuz olsam da (belki de kitapta hiç necromancer olmadığı içindir) sonları güzeldi.

Diablo'ya biraz ara verip birkaç kitap sonra serinin üçüncü kitabı olan Gölge Krallığı'nı okumaya başlayacağım. Bu yazılık bu kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder